DENİZİ GÖRMEYENE OY YOK !..

Denizimize Sahip Çıkıyoruz:
DENİZİ GÖRMEYEN ADAYA OY YOK!…

İstanbul’u ülkenin belli başlı büyük kentlerinin çoğundan ayıran özelliği; bir tarih, deniz ve deprem kenti olmasıdır. Bu gerçek, İstanbul için geliştirilecek her projenin, atılacak her adımın, bu özelliğin göz önünde tutulduğu bir yaklaşımla ele alınmasını gerektirir.
Ulaşım, uzun yıllar boyunca İstanbul’un ve İstanbullu’nun her zaman en önde gelen sorunu olagelmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, bu sorunu nerede ise çözümsüzlüğe yaklaştırmış olan bütün politikaların ardında da kentin bu ayırdedici özelliğinin göz ardı edilmiş olması yatmaktadır.
Kuruluşundan bu yana bir “su kenti” olagelmiş olan İstanbul, zaman içinde adım adım bir “kara kenti”ne dönüşmüş; dönüştürülmüştür. İstanbul’un denizle bu kadar iç içe olmasına karşın, -özellikle ulaşım açısından- onun nimetlerinden ne denli az yararlanmakta olduğu, kimsenin yadsıyamadığı bir gerçektir.
Oysa deniz ulaşımı, özellikle toplu taşımacılık açısından, geçmişte olduğu gibi bu gün de İstanbul’a çok önemli yararlar sağlayacak bir potansiyel taşımaktadır. 18 Mart 1992’de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı’nın “ulaşım ve dolaşım”la ilgili bölümünde belirlenen yeni ulaşım politikasının 4 temel ilkesinden birinin “yeni ulaşım türlerine olanak sağlanması” olduğu hatırlandığında ve Boğaz’ın ikiye böldüğü yarımadalardan oluşan bir kent olarak İstanbul’un 6 yakasının deniz ile çevrili olduğu göz önüne alındığında; İstanbul’un sahip olduğu bu potansiyelin, çağdaş ulaşım politikalarının uygulanabilirliği açısından kent için ne denli büyük bir şans olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda sözü edilen Avrupa Kentsel Şartı’nın “otomobil ilk icat edildiği 1884’den beri, ulaşım politikalarını yönlendirmiş; hatta toplu ulaşım sistemlerini gözden düşürmüştür. Kente karşı otomobil çok basitleştirilmiş bir ifade olmakla birlikte; durum buna yakındır. Yavaş ama kesin biçimde, otomobil kentleri öldürmektedir. İkisi bir arada olamayacağından, 2000’li yıllar otomobil ya da kentten birini seçmemizi zorunlu kılacaktır.” biçimindeki çağdaş yaklaşımına koşut olarak İstanbul, otomobile karşı denizyolu seçeneğini öne çıkarmalı ve denizden ve onun imkanlarından ulaşım için çok daha fazla yararlanmanın yollarını bulmalıdır.
Çünkü; 
· Deniz ulaşımında kullanılan araçların taşıma kapasiteleri, diğerlerinin tümüne göre oldukça yüksektir. Bu özellik, deniz ulaşımının toplu taşımacılığa uygunluk açısından ilk sırada yer almasını sağlamaktadır.
· Deniz ulaşım sistemlerinin ilk yatırım birim maliyetleri, araçların taşıma kapasitelerinin büyük olması ve denizin doğal alt yapısını kullanma avantajı nedeniyle tüm diğer sistemlere göre düşüktür.
· İlk iki özellik nedeniyle deniz ulaşım sistemlerinde yolcu x mil başına düşen taşıma maliyeti[1], dolayısiyle taşıma bedelleri düşüktür.
· Deniz araçlarında konfor yüksektir ve daha da artırılması, teknik ve ekonomik olarak mümkündür.
· Deniz ulaşım sistemleri, gerek taşıtları, gerekse kullandıkları yol-trafik ağı bakımından daha güvenlidirler ve güvenlik teknolojik gelişmeye bağlı olarak daha da arttırılabilir.
· Deniz ulaşım sistemleri, İstanbul’da yılın bazı dönemleri için söz konusu olan kötü hava koşullarına duyarlı olmakla birlikte; bu etkinin çok aza indirilmesi, teknolojik olarak mümkün ve ucuzdur.
· Deniz ulaşım sistemleri çevre kirletici etkisi en az olan ulaşım sistemleri arasındadır.
· Deniz ulaşımı, kara trafiğindeki sıkışıklık ve kentin Boğaz ve Haliç’le bölünmüşlüğü nedeniyle, özellikle iki yaka arasındaki yolculuklar açısından, kara ulaşımına göre bazı koşullarda daha hızlıdır.
*   *   *   *   *
Bu nedenle, İstanbul’u yönetmeye talip olarak önümüzdeki yerel seçimlerde adaylıkları söz konusu olan bütün adaylar ile mensubu oldukları siyasi partileri ve parti örgütlerini denizi görmeye çağırıyoruz.
İstanbullu’dan oy isteyen herkes, soyut söylemleri ve seçimin hemen ertesinde unutuluverecek “çılgın” vaadleri bir yana bırakıp, kent ulaşımında deniz ulaşımını -raylı sistemlerle birlikte- kent içi ulaşım sisteminin merkezine koyacak bir “Kent İçi Ulaşım Politikası” belirlemeli ve buna paralel bir “uygulama planı”nı en somut biçimiyle ve bütün ayrıntıları ile birlikte hazırlayarak kamuoyuna açıklamalıdır.
*   *   *   *   *
Denizi görmeyene, kent insanının denizin İstanbul’a sağladığı olağanüstü güzellik ve olanaklardan en üst düzeyde yararlanmasını sağlayacak ikna edici “proje”ler ortaya koymayana oy yok.




[1]   Dizel yakıt kullanan bir otomobilin 1 yolcuyu 1 mil uzaklığa taşımak için harcadığı yakıt, İDO tarafından Şehir Hatları İşletmesi’nden devir alınarak işletilen eski tip yolcu vapurlarının harcadığının yaklaşık 8-10 katıdır.


İMZA KAMPANYASINA KATILMAK İÇİN:



Hiç yorum yok: